Sokaklarda başıboş dolaşıyorum. Kimsenin bakmadığı köşelere, kenarlara göz gezdiriyor; gidilmeyen yerlere gidiyorum. İşlerimi yapıştıracak yerler arıyorum. Öyle ki, dolaştığım şehirlerdeki neredeyse tüm binaların zeminle, kaldırımdan birleştiği noktaları; hangi duvarların pürüzlü, hangilerinin düz olduğunu biliyorum. Şehir içindeki mimari yapıların kaldırım ile birleştiği yerler, işlerimi yapıştırmak için seçtiğim noktalar.

Bir kenti keşfetmek için tesadüfe dayalı bir rota oluşturmak en büyük hedefim. Bir yere bir amaçla gitmek değil; yol nereye götürürse oraya varmak için yürümek. Bu tesadüfü ve yön kararını tamamen dışarıya, sokağa bırakmak için bazı teknikler geliştirdim. Örneğin, bir kavşakta hangi yöne gideceğime karar vermek yerine, elimdeki yapıştırıcıyı gösterip birine “Bunu nereden bulabilirim?” diye soruyorum. Gittiğim kent tamamen yeni olduğu için, her yön benim için “doğru” yön oluyor. Sorduğum kişi bana bir yön gösteriyor, ben de oraya gidiyorum. Sonra başka birine soruyorum. Ve sonra bir başkasına... Elbette, bu rastlantısal rotada ilerlerken karşılaştığım güzel köşelere, duvarlara işlerimi yapıştırmayı da ihmal etmiyorum.


“Geçit” 2025

“Geçit” 2025


Müzik

Bu sokak voltalarımın en büyük eşlikçisi playlist’lerim; dinlediğim şarkılar. Tür ya da sanatçı konusunda ısrarcı değilim. Değişkendir müzik tercihim fakat dönem dönem bazı şarkılara tutuluyorum. Ama şu çok net: Ne dinlersem dinleyeyim, hepsi bana yollarda, sokaklarda ve yürürken eşlik ediyor. Dinlediğim her şarkının bir sokakla, bir mahalleyle, bir şehirle ya da ülkeyle bağı var.


İMÇ

Bu sergi fikri hiç aklımda yoktu. Görkem bu projeyi teklif ettiğinde, serginin İMÇ’de olacağını ve sergilemenin kalıcı değil; geçici, merkezi olmayan bir yapıyla devam edeceğini söyledi. Görkem tatlı dili ve nezaketiyle herkesi ikna edebilir :) Fazla düşünmeden, “tamam” dedim.

Başta hayvan figürlerinden ve animasyonlarımdan oluşan bir seçki planlıyorduk ama İMÇ’de biraz volta atıp turladıktan sonra aklıma bir fikir geldi: Resimlerimi plak kapağı şeklinde üretip, işler bittikten sonra bu kapaklara en uygun müzikleri yapay zeka ile üretmek. Böylece İMÇ’de bir plak şirketi kurmuş, bir plakçı dükkânı açmış gibi olacaktık.

Bu fikir beni gerçekten büyüledi. Zaten İMÇ’de başka ne yapılabilir ki? Bu muazzam mimari yapının en bilinen yüzü müziğin merkezi olması değil miydi?